Su

Konuşmam artık, ağır sözler söylemem
bir düş için sabahları göğsüme sedeften
bir çiçek işlerim
Hiç bilmedim,konuştuklarımdan ne anladın,
ormanın korkunçluğunu söyledim,
ovanın serinliğini sustum,
sen uzun bir uykuyu uyudun, ben düş gördüm
Durmadan bir yoldan söz ettim:
suyum ben, adımı unutmadım,
dolanıp, bir gün yanına düştüğüm
bir dağdan söz ettim;
dünyanın işine karışmadım,
beni avutmaz dünya, beni tutmaz da,
dolanıp içinde kirinin
yine temiz geldim.
Göğsümde sedeften bir çiçek taşırım:
bir büyü bu, hayata karşı yaptırdım
konuşmam artık, kalbini kırdımsa senin
bil ki yanına düştüm.

Susmak.

Ucu açık ağdalı cümlelerim yok artık. Her şey net ve olabildiğince basit olmalı. Ne istiyorsak emin ve kararlı olmak zamanı. Ancak istediklerimiz kadar istemediklerimiz de önemliydi. İstemediklerini biliyor da istediklerinden emin olamıyorsan zor hayat. Karşında istediklerinde ısrarcı ve sadece istediğini düşünen biri var. İstemediklerinden emin değil o da. Seni istemediğini söyleyemiyor. Başkasını istediğinden emin. Tıpkı bir zamanlar seni istediğinden emin olması gibi.. Seninle iletişimde olmak istediğinden emin. Tıpkı bir zamanlar başkasıyla iletişimde kalabilmeyi istediği gibi. Peki neden istemediklerini konuşmuyor... Konuşmuyor asla bilemeyiz. Tıpkı senin konuşmaman gibi... Konuşmadım konuşmadım şimdi ise, konuşabilirliğimi elimden almasına izin vermek istemiyorum. Evet, işte böyle bir şey istemediğim neymiş eminim bak. Bir isteğim de beliriyor peşi sıra aslında, dolu dizgin konuşmak ve kendimi anlatmak. Evet artık bir isteğim var. Kendimi anlatabilmek tüm göreceli anlamlara rağmen... Kelimelerime sadece bana ait olduğu için önem verilsin istiyorum dolu dizgin...ve benim için aslolan buydu. Buna sahip çıkamamak şimdi elimdeki tek pişmanlığım...

Başlangıç...


Merhaba,

Uzun çok uzun zamanlardan sonra nihayet oturdum artık yazılacakların başına...
Kelimeler; içimde tükenenler...
Köklerim kesilmiş gibi hissettim ilk kez bu sabah.
Evet içimden geçen tam da buydu. Ben ne yaparsam yapayım geri gelmeyecekti bunu biliyodum ama inandığım bir his vardı.Köklerimiz ortaktı.Köklerimiz bağlı durdukça gelmesindi fark etmezdi, nasıl olsa birliğimizi hissettiğimdi o. Bu sabah ve yakın zamanda rastladığım bir çok olay sonucunda nihayet bu sabahkini de dahil edersek, tek tek koparmıştı işte köklerimizi. Sonuncusunu da koparmıştı ve artık beni ne görmek ne de duymak istemiyordu demek.
Saygı duymak gerek.. Belki hayatının yeni şartları oluştu bile ben burda köşemde tamir edilmeyi beklerken.. Ben de hayatımı oluşturuyordum tabi ki fark etmeden. Ama içimde hep bir kırık, hep bir onarılmayı bekleyen köşe.. O köşe artık kendi kendini imha etmeli diyor bana tüm yaşananlar. Yaşanamayan konuşmalar... Başından beri içimde biriken ve asla seslendiremediğim, muhattabını asla bulamayan konuşmalar. Oysa ki, o kadar basitti ki içinden geçenleri söylemek. İnsanlar bunu çok kolay yapıyorlar. Kendi duygularına ve yargılarına sahip çıkıp deli gibi savuruyorlar bu uğurda kelimelerini. Ben yeteneksizim. Kelimelerim bir sürü ama hepsini anlamak öyle görece ki, karşımdaki için hep sustum.
“Sevme beni sözlerle, şuurlu ol
Hem de duy içinden
Seversen beni eğer, samimi olmalı duygun
Ya sev ta içten
Ya tamamen bırak”


Hesiedos